Şevk Sarayı (Kahire Üçlemesinin 2. Kitabı)

Şevk Sarayı (Kahire Üçlemesinin 2. Kitabı)

Serinin ikinci kitabını ilkinin uyandırdığı merak ve heyecan ile okudum. Ailemizi 1920’lerin Kahire’sinde buluyoruz. Karakterlerimizin büyüdüğünü görüyoruz. Ahmet 55, Emine 50, Yasin 28, Hatice 24, Ayşe 22, Kemal 17 yaşlarında artık. Serinin ikinci kitabı Said Zaglul’un öldüğü 1927’de bitiyor. Serinin ilk kitabını puanladığım için puanlamayı güncellemeyeceğim. Saray Gezisi: https://bilalsaim.com/kitap/saray-gezisi-kahire-uclemesinin-1-kitabi/

Bu kitap birincisine nazaran olaylar daha çok ailemizin yaşadığı Saray Gezisi caddesinin dışında geçiyor. Nil kıyısına da uğruyoruz, Mısır piramitlerine de. İlk kitap Emine hanımın evde kurduğu kendi dünyası ile başlamıştı. Ancak bu kitapta Emine hanımın duygularına ve düşüncelerine çok tanıklık edemedik. Emine hanımın geçen zaman içinde hayal dünyasını ve düşüncelerini nasıl şekillendirdiğini daha fazla okumak isterdim açıkçası.

Ailenin erkekleri Yasin, Kemal ve Ahmet’in aşk ve kadınlarla olan hikayelerine daha çok tanıklık ediyoruz. İkinci kitap daha çok onların üzerine kurulu diyebiliriz. Özellikle Kemal’in duygu ve düşüncelerine çok yer verilmiş. İlk kitapta ortaya attığım Kemal kitabın yazarı Necip Mahfuz’dan esintiler taşıyabilir tezi biraz daha kendini doğruluyor gibi. Kemal’de kendi gibi uzun boylu, sıska, koca burunlu dahası edebiyat okuyup makaleler yazıyor. Tabi sadece bu benim benzetmem. Kemal’in gençlik yıllarına tanıklık etmek gerçekten ilgi çekiciydi.

Bahsettiğim gibi bu kitaptaki hikayeler daha çok Saray Gezisi caddesinin dışında geçiyor. Ailenin önceki yaşamına ve hep birlikte evde geçirdikleri zamana, kahramanlarımız ile birlikte özlem duymaya başlıyorsunuz. Kitabı okurken aslında yaşadığımız doğal sürecin hızlandırılmış bir halini tüm aile bireyleri üzerinden görmek insanı üzmüyor dersem yalan olur. Farkına varmadan ne çabuk yaşlanıyoruz ve hep birlikte olduğumuz o çekirdek ailenin alışkanlıkları ve birlikte geçirdikleri zaman bir anda değişiyor. Hikayeyi okurken çocukluk yıllarınızdan, ailenizden , arkadaşlarınızdan ve geçmişinizden ne kadar uzaklaştığınızı fark edeceksiniz eğer benim gibi orta yaşlarda bir birey iseniz.

Bu makalede daha çok kitap içinde geçen Mısır kültürü, siyasal hayatı, müzikleri ve mekanlarından bahsetmeyi planlıyorum. Böylece kitabı okumadan önce veya okuduktan sonra göz gezdirerek olayları daha gerçekçi hayal etmenizi sağlayacak diye düşünüyorum. Özellikle okumadan önce aşağıda paylaşacağım müzikleri dinlerseniz Ahmet Abdülcevat bir müzik dinlerken ne duyduğunu ve hissettiğini daha iyi anlarsınız diye umuyorum 🙂

Müzik

Kemal’in arkadaşalarıyla dönemin önde gelen Müzisyenlerini konuşurken bahsedilen şarkıcılar: Münire el Mehdi(Munira ai-Mahdiya), Abdüllatif el Bana(Abd Al-Latif Al-Banna), Derviş Bey(Sayyid Darwish – Kitap içinde öldüğünden de bahsediliyor) ve Salih Bey(Salih Abd ai-Hayy).

Münire el Mehdi

Münire el Mehdi, Atatürk ile Kahire’ye uğradığında tanışmış. Sonrasında Türkiye’ye 1928’de aldığı bir konser daveti için gider. Kendini dinleyenler arasında yine Atatürk vardır. Tabi bu bilgiler kitapta geçmiyor, araştırırken gördüm 🙂

Abd Al-Latif Al-Banna

Ahmet Abdülcevat dinlediği dönemin meşhur şarkıcısı Ümmü Gülsüm(Tutku gözlerimde şarkısıda geçiyor)’ü beğenmediğini ve geçmişte kalan El Hamuli(Abdu al-Hamuli), Osman(Uthman), el Manilavi(al-Manilawi) ve Abdülhay’a(Abd ai-Hayy) hayran olduğundan bahsediyor. Çok eski döneme ait oldukları için ses kayıtlarını bulmak zor.

Ümmü Gülsüm

Doğu’nun Yıldızı ve Mısır’ın 4. Piramidi olarak da tanınmaktadır.

Sosyal Hayat

Kemal Şaddat ailesinin hangi yemekleri sevdiklerini merak ederken, böyle zengin bir ailenin kaburga veya but dalması gibi ağır yöresel yemekleri seviyorlar mı diye düşünüyor. Yemek adları ingilizce çeviride tamamen farklı. İngilizce çevirisinde mallow greens ve beans in oil diye bahsediyor. Mallow greens Mısır’da Molokhia(Türkçesi Molehiya) diye de geçiyor. Molehiya bitkisinin yaprakları ile yapılan bir yemek çeşidi. Anladığım kadarıyla bizdeki ıspanak yemeğine benziyor. Beans in oil dediğide büyük ihtimal Mısır’ın meşhur fasulyeli yemeği Ful Medames.

Molakhia Yemeği
Ful Medames

Abbasiye(Abbasiya) sakinleri Saray Gezisi’ni, Bakırcılar’ı (al-Nahhasin) nasıl algılıyorlardı? diye bir cümle geçiyor. Abbasiye bölgesi ve eski şehir merkezinin arasındaki sınıf farkına tanıklık ediyoruz. Abbasiye bölgesi olarak bir yer buldum ama tam emin değilim. Harita olarak altta bulabilirsiniz. Ama Saray Gezisi’nin bulunduğu bölgeyi serinin ilk kitabının makalesinde harita olarak paylaşmıştım. Bakırcılar caddesi de anladığım kadarıyla aynı bölgede yer alıyor.

1925 model Minevra marka otomobil
Şaddatların Minerva Marka otomobili.

Kemal’in arkadaşları yazın İskenderi’ye ve Kuyu-başı’na(Ra’s al Barr) gidiyor. Mısır’ın zenginlerinin bu iki mekanda yazlıklarının olduğunu görüyoruz.

İskenderiye 1920ler

Türkçe çeviride kuyu-başı olarak geçiyor ama öyle aratınca bir şey çıkmıyor. İngilizce çevirede Ra’s al Barr diye geçiyor.

Dönemin sosyal sınıf farkı etkisi olmasa da farklı tipte ailelerden yetişmiş Kemal arkadaşı Haşan ile tartışırken sürekli ayrı düştükleri seçimlerden bize biraz ip uçları veriyor: Kemal Vaft Partisi, Haşan liberal Desturcular. Kemal el Muhtalat, Haşan el Ahli takımları. Müzikte Kemal Hicazi ve Haşan Muhtar. Haşan Fransız kodyen Max Linder, Kemal Charlie Chaplin’i sevdiğinden bahsediyor.

Mekanlar

Ahmet Abdülcevat arkadaşlarıyla(Muhammet Afit, Ali Abdürrahim, İbrahim el Far) Muhammed Afit’in Nil kıyısında kiraladığı yüzen eve giderlerken Zamalek Köprü’sünden geçiyor. Hatta gecenin sonunda taksiyle eve dönerken Ahmet Abdülcevat araba Zamalek Köprüsüne kadar yürüyüp taksiye biniyor sonra araba Opera Meydan’ına oradan Yeşil Geçidi Meydanına yönelmek üzere ışıklara gelince el Ezbakiya Bahçesi’ni geçiyor. Burada Ahmet Bey’in dikkatini el Ezbakiya Bahçesinin duvarları dikkatini çekiyor. Zennube’nin yüzen evi ise aynı bölgede. Hikayenin bir bölümünde Zamalek köprüsünü geçip Giza tranvay durağından tranvaya bindiğini görüyoruz. el Ataba el Hadra da iniyor ve Muski’ye yöneliyor. Hüseyin mahallesine varıyor. Hüseyin Camii’ni geçip Vatavit Sokağı’na oradan da el Cemaliye ye kadar yürüyüp Şevk Sarayı’na dönüyor.

Nil üzerinde bir yüzen ev. Hikayede geçen ev büyük ihtimal bunlar gibi büyük değil.

Kemal Fuat ile Abdo’nun kahvesine giderken şu geçiyor: “geçmişin hazineleri ve bugünün harikalarıyla göz ziyafeti çekmek için ısrarla şehre tepeden bakan Kahire Kalesin’e(Cairo Citadel) veya Çadırcılar Pazarı’na(Tentmakers Bazaar) veya el Maktum Tepeleri’ne(Muqattam Hills) gitmek isterdi.”

 al Muqattam Tepesi Kahire’yi üsten gören bir konuma sahip.

Kahire Kalesi (Cairo Citadel) – Selahaddin Eyyubi tarafından Haçlılar’a karşı kenti korumak amacı ile 1176 yılında yapılmaya başlanmıştır.
Çadırcılar Çarşısı (Tentmakers Bazaar)

Kemal arkadaşları ile Mısır piramitlerine giderken Kraliçe Nazili caddesinden aşağıya, I. Fuat caddesi’ne çıktı. Nil kıyısı paralelinde Zamalek köprüsüne ulaştı. Zamek köprüsünden de piramitlere gidiyorlar.

Piramitler

Yasin bir ara el Guriyedeki apartmanı ve el-Hamza’deki dükkanı satıp, el Tar-bak’ın güzel bölgesinde bir dükkan açmayı aklından geçiriyor.

Siyasi Ortam

1919’da Said Zaglul tarafından Vaft(Vefd) partisinin kurulduğunu görüyoruz. Vefd Heyet anlamına geliyor. Adını ilk kitapta gördüğümüz İngilizlere gönderdikleri heyetten almış. Mısır’ın siyasi hayatında etkili bir rol almış gibi görünüyor. Said Zaglul dışında, Fettullah Barakat, Hamad el Basi, İsmail Sıtkı ve Abdülaziz Fehmi gibi parti üyelerinin adı da kitapta geçiyor.

Said Zaglul ve Vaft Partisi
1919 Mısır devrimi

Kemal arkadaşlarıyla siyaset tartışırken arkadaşı Said Zaglul ile ilgili “Sudan’ı da, anayasayı da kaybedip istifa etti” diyor. Buna karşılık Kemal “Sir Lee Stack Paşa suikasti Said Zaglul Hükümeti’ne dönük bir darbeydi” diye bahsediyor. Sudan’ın kaybedilmesi ve bu suikast dönemin bir diğer önemli olaylarından gibi: https://en.wikipedia.org/wiki/Lee_Stack

Ayrıca dönemin politikacıları: Adli Yelken Paşa ve Abdülhalil Servet Paşa’dan bahsedilirken Hatice onları vatan haini olarak tanımlayıp herkesin onları istifaya çağırdığından bahsediyor.

Bir bölümde Hidiv Abbas devrinin kapandığını dönmemek üzere ülkeyi terk ettiğinden bahsediliyor. Bu hem Mısır adına hem de Türkiye adına önemli bir olaydı. Çünkü artık Mısır’da Türk etkisinin son bulduğunu gösteriyor. Hidiv Abbas, 1893’te Osmanlı tarafından Mısıra atandı ve 1923’te Lozan antlaşması ile birlikte resmen hidivliği son buldu. Böylece Mısır’daki son hidiv oldu.

Hidiv Abbas (1874-1944)

Edebiyat ve Sanat

Genelde edebiyat ve sanatla ilgili bölümler Kemal’in olduğu bölümlerde geçtiğini görüyoruz. Kitapta geçen tüm eserleri sonradan incelemek için not aldım.

Ayla Kemal’e fransız edebiyatından Balzc, George Sand, Madame de Stael, Pieer Loti okumasını öneriyor. Ayrıca çardakta Cyrano de Bergerac’ı okudun mu diye soruyor.

Cyrano de Bergerac – Edmond Rostand

Kemal Majestik’te oynamakta olan “Barbar Devr-i Alemde(The Barbarian an Around the World)” adlı güldürüye gönderme yaparak espiri yapıyor. Oyunu araştırdım biraz ama bir şey bulamadım.

Kemal yazdığı bir makaleden sonra el-Maarrî ile Ömer Hayyam ile benzerlik kurarken, aşkını tanımlarken Fransız Sosyolog Auguste Comte’nin trenine bindiğinden bahsediyor ileriki bölümlerde ise teselliyi Spinoza’ nın sözlerinde aradığından söz ediyor. Yine bir bölümde yabancı düşmanlığı olsa da Kopernik, kimyacı Ostwald, fizikçi Mach gibi insanlığa yararı olan insanların sevilebileceği tezini savunuyor.

Kemal’in Yasin’in genel kültürünü sorgularken sadece Arap divan şiiri el Hamasa(Kitab al-Hamasah) ve hikayeleriyle sınırlı olduğunu söylüyor. Büyük ihtimal Türkçe’de Hamasah diye bilinen kitaptan bahsediyor. Kitap 9. yüzyılda Abu Tammam tarafından derlenen on kitaplı Arapça şiir antolojisidir. Arap şiirlerinin öncülerinden görülür bu kitap.

Yasin bir bölümde Kemal’de roman istiyor ve örnek olarak Michel Zecaco’un Pardayan veya Fausta’ya benzemesini istiyor.

Kemal öğretmenliğe yönelmesinde okuduğu kitapların etkisinden bahsederken bu örnekleri veriyor: al-Muwaylihi, Al-Manfaluti, Antere bin Şeddad, Binbir Gece Masalları, al-Hamasah.

Antere bin Şeddad, Antere olarak bilinir. Cahiliye döneminin ünlü Kabede askıya alındığı söylenen Muallakat-ı Seb’a (Yedi Askı) şairlerinden birisidir. Yapılan yarışmalar neticesinde seçilen şiirler altın yaldızla yazdırılarak Kâbe’ye asılıyordu. İşte Kâbe’ye asılan bu yedi adet şiire “Muallakat-ı Seb’a” denilmektedir.

Babasıyla tartışırkende Al-Manfaluti gibi bir yazar olmak kötü mü diye soruyor. Al-Manfaluti uzun adı ve Türkçesi ile Mustafa Lütfi Menfeluti. Kitap içinde öldüğünden bahsediliyor. Mısırlı bir baba, Türk bir anneden olan yazar 1924 yılında ölmüştür.

Kitaptan Beğendiğim Sözler

Kuran’ın dediği gibi, “Bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez.”

Geceler boyu caddeyi seyretmişti cumbanın tahta kafesinin ardından. Cadde hiç değişmemişti. Değişiklik kendisindeydi.

Bırakın da yarın ölmeyeceğinden emin olan tutsun yası.

Çünkü zorunluluk kendi kurallarını koyar.

Birlikte oynayıp şakalaşacağın insanlar hep olacak ama bir daha dostluk kuramayacaksın çünkü kendi ruhunla söyleşmek sana yetecek. O halde, sükutla yetin ya da akıl hastası gibi kendi kendine konuş dur.

Yazar Hakkında

Benzer yazılar

Yanıt verin.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir